28 Haziran 2012 Perşembe

Gemliğe doğru,


Havalar değişiyor ve yaz ortası geçeli bir hafta oldu bile. dünya tedirgin edici bir şekilde savaş kokuyor, birileri insanların ruh durumunu iyice buna hazırlamakla meşgul kimileri de bu değişimden nasıl en iyi ve en güçlü ayrılacağını hesaplıyor; kimileri ise sadece bir anlamı olmayacak bir savaş yüzünden ölmemek için dua ediyor.



İTÜ'de yeni rektör seçimleri yapıldı ve geçen sefer ilk başta istenmeyen aday olan ama daha sonradan şaşırtıcı bir şekilde kendini sevdiren Prof. Dr. Muhammed Şahin oylamadan birinci çıktı. Dürüst olayım, Muhammed Hoca ilk seçildiğinde ondan hiç hoşlanmamıştım, üstelik bir de kendisinin rektörlükteki ilk yılı benim İTÜ'deki ilk yılımdı. 2008-2009 dönemi açıkçası İTÜ için çok sakin ve huzurlu bir yıl değildi. Neyse, sonraları Muhammed Hoca'nın tavrı değişti; yani bir şekilde. Açıkçası ilk zamanlar yaşananların herkes için, rektörümüz de dahil, zor olduğunu düşünüyorum. Sonuçta 2 Aralık 2008 Salı günü yaşananlar, bir öğrencinin Yabancı Diller Yüksekokulu'nda kalbinden bıçaklanması,  korkunç bir olaydı ardından gelen afiş asma yasağı ise gerçekten anlamsızdı. Uzattım mevzuyu yine, bunlar değildi anlatacağım. Muhammed Hoca benim desteklediğim rektör adayı idi, çünkü şahsen ben bir değişim gördüm kendisinde ve bu bana umut verdi. İlgili bir rektör kendisi bu inkar edilemez, öğrenci maillerine 3 dakikada geri dönebilen biri ve feci aktif bir twitter kullanıcısı =) Yani oturup konuşabileceğiniz bir insan, bir şekilde fikirlerinize değer veriyor. İTÜ için ortaya koyduğu hedefler ise gerçekten insanı mutlu ediyor çünkü hem ciddi hedefler bunlar hem de bunlara "Olması zor" gözlüğünden değil de "Olmalı, neden yapamayalım?" gözlüğünden bakıyor. Ben kendisinin hedeflerine ulaşacağına inanıyorum  ve insanların da inandığını görüyorum.

İlk seçimlerinde akademisyenlerce istenmese de , onu istemeyen akademisyenler 4 yılın sonunda yapılan seçimlere bu sefer birinciliğe taşıdı. Bence bu heyecan ve mutluluk verici. 



Bu sefer de YÖK Muhammed Hoca'yı ikinci sıraya indirmiş ve seçimde ikinci sırada olan adayı birinci sırada Cumhurbaşkanı'na sunmuş. Bunca olandan ve bu durumdan sonra bu hoş değil. İTÜ'de hocalar zaten bütünleme sınavı zorunluluğundan dolayı feci sinirli, bu durumda Muhammed Hoca'nın seçilmemesi, üstüne bir de bu kadar projesi varken ve sevilirken, bir huzursuzluk sürecini başlatacak diye üzülüyorum.
Kötü, kötü bakarak Rektörümüzü geri istesek, olmaz mı?




Bize seçtiğimizi verin!
 



Kısaca mevsim kırılıp zirve yaparken ve günler yine kısalmaya başlamışken, büyük değişimler de bize doğru yaklaşıyor. Şaşırmamak lazım.







Göreceğiz.

24 Haziran 2012 Pazar

Legend Of Korra

Sozin's Comet'in son sahnesinden beri deli gibi devam çekilsin diye bekliyordum. Üniversiteye hazırlandığım yıl deli gibi 3. kitabı izledik, ardından hazırlık yılımın başlarında 3. kitabın diğer yarısı geldi ve hüzünle bitti seri. Aslına bakarsanız yeni bir avatarın hikayesini beklemiyordum, benim kafamda daha çok 4. kitap yaparlar falan filan vardı. Legend of Korra başladığından beri birçok konuda eleştiri aldı ve açıkçası bunlar doğaldı ama sonradan işin cılkı çıkmaya başladı. Eski seri ile arasına belli farklar koymak istedikleri belli ve başından beri aslında bizi sürekli Amon ile uğraştırmayacaklarını yeni sezonda bambaşka şahısların müdahil olacağını söylüyorlardı. Önce diziyi çok ağırdan alıyorlar dendi sonra da işler çok hızlı ilerledi dendi falan filan. Uzun süre probending ve şehir hayatı temalarının bu kadar yoğun olması aslında bir nevi dikkat dağıtma ve ağırlıklı olarak değişen dünyayı bize bir şekilde tanıtma çabasıydı. sıkıldığım anlar benim de var ama bu mantıklı bir karardı. ayrıca anlaşmaları gereği ellerinde olayı anlatacak 12 bölüm hakları vardı biliyorum, bu sebeple çok temiz bir iş çıkardı.

Dizi The Aftermath ile bence gerçekten kendi varlığını gösterdi. Bu arada ilk bölümde kesinlikle güzeldi bence, neyse , ne zaman Tenzin hava bükmeye başladı dizide, işler daha da bir renklendi. Karakterlerin gerçek tutumları ve gelişimleri yine de takip edilesi bir çizgiye sahipti. evet "Avatar the Last Airbender" karakterlerini çok daha iyi gözlemlemiştik ama düşünün daha sadece 12 bölüm izledik, ilk seri ise 3 kitaptan oluşuyor bu fark çok doğal.

Sezon finaline geleyim.


Öncelikle yazı bu noktadan itibaren Resimli-Resimli-Spoiler içerir.

Fazla uzatmak istemiyorum ama "Endgame" gerçekten tatmin ediciydi. Bolin hislerini çok fazla ifade etse de aslında derinliğini yeni yeni kazanan bir karakter bence ve bu hayvan ilişkileri onu yeni sezonda epey ilginçleştirecek. Naga ile BFF olmaları güzel oldu. ayrıca Naga-Bolin dövüş konusunda oldukça uyumlu olduklarını 10. bölümde de azıcık bir göstermişlerdi. "Mustache Guy!" 




Asami ise kesinlikle serinin (bu sezonun) altın karakteri olduğunu kanıtladı. Benim için Meelo ve Asami en önemli parçalar. Asami'nin ihanet etmemesi ve babasının gerçeği ile yüzleşip mücadele etmesi onu apayrı noktaya taşıyor. Bu noktada başlı başına ruhani bir derinliği var bu genç kadının. Babasıyla savaşı ise mükemmeldi.





General Iroh, 10. bölüm sonunda yerimde hoplamama sebep olan beydir kendisi. Bir yenilgi ile diziye dahil olması güzeldi ama onun Bumi'nin oğlu olmaması biraz hayal kırıklığına uğrattı. Ben o yakalığın onunla alakalı olduğuna bayağı inanmıştım. Ne bileyim Zuko'nun kızı ile Bumi evlenmiş olsa falan adam resmen iki avatarın soyundan geliyor olurdu. Iroh'a dönersek bize geçekten canlı olduğunu gösterdi, özellikle bu karaktere bol bol hata yaptırmaları beni sevindirdi daha gerçekçi bir insan gördük. Yine de semalarda uçan, tek tek tüm o uçakları deviren ve Aang'in anıtından o aptal maskeyi indiren kendisi olduğu için son üç bölümdeki en harika karakterlerden birisi oldu yine.
"Thanks for looking after me, Aang"

Mako ise gerçekten bu bölümde yaptıkları ile sıradan bir ateş bükücü olmadığını kanıtladı. Fazla bir sözüm yok , aşkı ve kimliği için bir mücadele veren genç bir adam gördük ve gayet hoş bir sunumdu.

Ayrıca Korra ve moka Tenzin ve çocukları kurtarmak için ateş bükerken arkada eski serinin bitiş jeneriğinin müziği çalıyordu yani Zuko ve Aang ateş bükme ustalarının huzuruna çıkarken çalan müzik. deli gibi heyecanlandım o noktada. Mako'nun bol yıldırımla Amon'u haklaması ayrıca daha da harikaydı.



En başından beri Korra'yı çok sevdim. Genelde yeniyetme tripleri beni boğar ama Korra daha farklı gibi geldi. Onun durumu biraz daha kendini kanıtlama ile ilgiliydi ve bu da Beyaz Lotus Tarikatı'nın onu korumak için dünyadan saklaması ile alakalıydı. İnsanlar sanırım bildikleri, kabul ettikleri bir şeyin farklı bir şekilde oldurulmasınına katlanamıyorlar. Aang'den sonra böylesine şımarık ve dünyevi bir avatar onlara çok ters gelmiş olacak ki herkes bu kadar öfkeliydi bu karaktere. Bence yazanların özgür kararlarına saygı göstermek gerekiyor zira istedikleri gibi bir karakter oluşturmaları seriyi besliyor.
En sonunda Amon'un onun bükme yeteneğini alması ile hava bükücülüğünün ortaya çıkması çok güzeldi. O noktada Avatar Hali'ne geçseydi güzel ama fazlası ile tahmin edilebilir olurdu. Amon'a ağzının payını verip onu ifşa etmesi hem destekçileri için hem de Korra'nın gururu için iyi oldu.
Adam bükücü çıktı, laaan!

Korra'nın bükme gücünün geri gelme anına gelmeden şunu da belirtmeliyim ki Amon'u sempatik bulduğum anlar olsa da Korra'yı böylesine zavallı durumuna düşürmesinden ötürü ve Meelo ve ailesi'ne zarar vermeye kalkmasından ötürü gövümde hiçbir değeri kalmadı. Tarrlok ağabeyini öldürerek aslında ailesinin onurunu kurtarmış gibi oldu (Harakiri misali).

!!Prison Break!!

Evet, Aang'in gelip Korra'yı iyileştirmesi ve ona enerji-bükmeyi öğretmesi çok güzel bir kapanış oldu. Yeni sezonda bize aslında daha yoğun hikayeler sunacaklarını tahmin edebiliriz. Sezon kapanışını da şehrin dışında yaptıklarını düşünürsek, Avatar daha aktif olarak dolaşacaktır. ayrıca daha Kya'yı görmedik, Aang'in bir evladı daha var. Zuko'nun annesinin meselesi var ve daha onu da göremedik.


Neyse beni asıl sevindiren şey bir sürü Avatar görmüş olamamız. Daha önce sanırım bu kadar net bir şekilde hepsini görememiştik. Özellikle arkalarda bir tane Steampunk kıvamlı bir toprak bükücü var gözüm ona pek bir takıldı.


Çok iyice bir yorum yazamamış olabilirim çünkü kafam vızıldıyor. Diyeceğim bu seriye gereksiz ve ben hep aynısı isterim tepkisi ile yaklaşılmasına katlanamıyorum. Sağlıklı eleştirenler var elbet ama  elbette eskisi olmayacak arkadaşım. Asıl olsaydı kızmak lazım, teknolojinin bu kadar gelişmiş olması da çok doğal zira savaştan çıkmış bir dünya bu, savaş sonrası her daim böyle çıkışlar yaşanır. Ateş Ulusu zamanında epey arttırmıştı icatlarını.
İşte böyle, epeydir bu kadar uzun yazmadım. Sıkıcı mı oldu bilemedim ama artık kısmet.
Şimdi resimler;






Eski Avatar hikayelerine dönseler bir ara çok harika olur.

22 Haziran 2012 Cuma

Edepli



Yalnız kalmanın da bir onuru vardır ama ben pek bunu taşıyamıyorum. Hani resmen kendime eziyet ediyorum oturduğum yerde. "Beni kimseeee sevmiyooor." diye bir türkü tutmuş değilim de iş biraz ona gidecek diye kokuyorum. Kendimi öyle görmek istemem yani çünkü insan kendini dövemez. Öyle tipleri görünce çoğunlukla onlara sözlü ya da fiziksel şiddet uyguluyorum (!) ve evet sebebi var, zira öyle insanlar çevrelerindekilerin ruh sağlığını bozarlar. bir aralar bizim bölümde çevremizde dolaşan ve benim "Radyoaktif" dediğim bir şahıs gibi. Salakça, cidden... Bu yüzden endişeleniyorum, beni dövecek kimse yok. Ben döverim diyen biri çıkabilir o yüzden baştan söyleyeyim, beni azarlamasına izin vereceğim kimse yok çevremde. Öyle çıkıp, "Ay valla ben döverim." diye Nebahat teyze tepkisi veren olursa, yer ağzına şamarı. Üff, çirkefleşmeyi özledim.


Yemek yiyelim derim ben bir ara ;)
Krep yaparım size...
Yalnızlıktan dediklerime bak sen.





19 Haziran 2012 Salı

Er steht auf der Liste auch!

Yatmadan bu rüzgarlı İstanbul gecesinde, yazmak istediklerimden birkaçını not edeyim dedim.




1- Harry Potter yazısı olmalı bir tane ama incelerden öyle tümden değil.
2-Acilen bir Fringe
3-Bir tane Gülhane yazısı :) Güzel bir gezi sonrası olabilir bence.
4-Allan Poe üzerine bir karalama olabilir ama cesaretim yok; yeterliliğime pek güvenemedim.
5
-Gravürler üzerine bir tane gelecek kesin, özellikle exlibris üzerine.

6- Bir de , evet, Naziler ile ilgili galiba...



Böyle.
Ben şimdi yatmaya giderken sizden de iyi dileklerinizi bekliyorum, sıkıntılı birkaç hedefim var onları halledersem mutlu olacağım. Dua edin benim için. 

Bu arada bu gece yeni ay var!



Tschüss (Bugün bu sözü çokça kullandım bebeğim) 

17 Haziran 2012 Pazar

Two Ladies

Film eleştirisi yapmayacağım, sadece gevezelik niyetim, burası bunun için var biraz.

Cabaret'i izlediniz mi? 
Ben ilk seferinde sanıyorum 10 yaşındaydım da kanalı değiştirmiştim ama ikinci seferinde 13-14  yaşlarında bir ergen olarak bir cumartesi akşamında denk geldim. Film benim için iç kaynatıcıydı ama  tüm film boyunca hep bir korkuyla izlemiştim o ilk seferinde. Pek anlamasam da Naziler benim 7-9 yaş arası kabus görme sebeplerimdendir. Joel Grey filmdeki en muhteşem karaktere sahiptir garip bir şekilde zira apaçık koyu bir Nazi bence "Host" ve bu da bir şekilde belli ediliyor. 



Liza Minelli ... Sanırım onun hakkında burada bir şey yazmayacağım. Neden mi? Şimdi değil bence.











Film boyunca şarkılardan öte gelen o yumuşak geçiş ve hissettirilen hava aslında bir halkın nasıl bir çılgınlığın içine sürüklenebildiğinin göstergesi.Tekrarlanabilirliği gayet yüksek bir döngü bu. Bence filmi en korkunç kılan şey tutup Nazilerin ne korkunç olduğunu anlatmaktansa, bize Nazilerin ne kadar basit olduğunu anlatması. Bence yönetmenin en doğru seçimi bu. Üçlü gezileri sırasında bir festival alanında bu duruma gayet güzel bir şekilde şahit oluyor ve ne kadar da güzel göz ardı ediliyor gerçek zira durdurulabilir bir heyecan olamayan ama ona benzetilen bir 'açlık-coşku-nefret-hırs-aptallık-beyin tutulması'ndansa , kendi inandıkları (İngiliz Beyefendi hariç) daha inanılası kalıyor onlar için. 

Erotizm ise filmde, dönemiyle harmanlanmış. "Christopher and His Kind" bu konuda doğası gereği daha cesur olsa da burada sözler ve hareketler olması gerektiği kadar açık; semboller ise eğlenceli. Takma kirpikler, uçuk makyajlar...

Filmi analiz etmiyor olmak gibi bir tembelliğin en güzel tarafı istediğim  zaman bitirebilecek olmam.

























İstanbul sıcak ama rüzgarlı, çok güzel yani; bir de akşam yemeğim mideme oturdu.

İyi kalın ve kendinize merhametli davranın.








İstanbul her ne kadar "Şehrim" olsa da buranın kölesi gibi hissettiğim Haziran-Temmuz dönemindense şahı gibi hissettiğim Kasım-Aralık-Ocak çevresini tercih ediyorum. Bunalmış bir ruh ile takılır oldum.
Evet, şu an mutlu olmayan bir insanın yazsı bu. Ezan sesleri karışıyor ve karışıyor, İstanbul'da serin rüzgarlar var. 


Öyle




Yaptım



Bu hafta garip geçti falan filan ama kısaca şu söylemek gerek bu hafta 3 blog beni çokça keyiflendirdi.
Bunlar,



The Oscar Boy,
Henüz Bir Şey Söylemek İçin Çok Erken
Pek Güzel Şeyler




Mutlu pazarlar millet, 

15 Haziran 2012 Cuma

Özgür



Çok uzatmadan sadece Hogwarts havasını özlediğimi söylemek istiyorum. Herhangi bir "Re-Born" ya da "Fan-Fiction" değil, Sevin Okyay'dan yeni gelmiş uzunca beklenmiş yepisyeni bir kitapla gelen o hissi istiyorum.










14 Haziran 2012 Perşembe

Cif Gibisi Yok




Bugün sevgili Ziyaretçiler, İTÜ'de ders seçimi vardı. Ben de belgeli bir paranoyak olarak ne olacağı belli olmaz diye gittim Mustafa İnan Kütüphanesine almaya derslerimi. Sonra kütüphanedeki çok sevdiğim hanım ile yarım saat kadar sohbet ettik. Sohbetimiz ilginç bir şekilde Avusturya'dan Çin'e bisiklette giden iki kişiye yardım etmesi gerektiğinden kesildi (evet bunlar İTÜ Ayazağa'da oldu canlar hatta kütüphanenin içinde). Özbekistan vizesi için uğraşıyorlarmış.




Sonra metromuz ile Taksim meydana çıktım, simitimi aldım bindim 92T'ye indim Murat Paşa Cami'nin önünde. 







Küçük teyzem ki temizlik delisidir, ortanca teyzemle buzdolabını temizliyorlar. Biraz sürdü sonrada anneciğim damladı yanımıza en sonda en büyük kuzenim ve gittik birlikte yemeğe. 





Küçük ölçekte de olsa bir şekil değiştiren gün oldu bugün. Güzeldi, sadeydi ve hala Maxïmo Park dinliyorum. Bir de neptünlü ile deli gibi şarkı şutluyoruz birbirimize. 









Ben uyuyayım bari.
İyi geceler

Takipçiler =)

Gelenler Gidenler