Osmanlı Sarayı'na satılmış Rutenyalı köle.
Dinyeper Nehri’nden Karadeniz’e savrulmuş köle.
Anası, babası, kardeşleri, sevdikleri yok olmuş köle
Bu dev dalgaların üstünde her an ölsem de
Cennette aileme kavuşsam diye dua eden
17 yaşında dünyanın kederini, zalimliğini öğrenmiş
Bir günde bin yaş almış, yaşamaktan caymış, kadersiz, kimsesiz Alexandra.
ben Alexandra la Rossa,
Kederimi kimseye söylemedim, paylaşmadım,
Derdimi derin kuyulara vardım, denize döktüm, dalga alıp götürdü.
Canımı yakan her şeye kahkaha ile cevap verdim.
Gözyaşımı sadece ailem için akıttım.
Bu köle kızdan bir sultan yaratıp kadere karşı koydum.
Ve işte şimdi, hayatımın, kaderimin değiştiği yerdeyim.
Sultan Süleyman’ın sarayında.
Başlarına yıkmak istediğim bu saray,
Artık benim evim, yuvam.
İntikam için duran kalbimin aşk için yeniden atacağını nerden bilebilirdim ki?
Ben Hürrem,
Sultan Süleyman’ın kölesi, cariyesi, sultanı,
Beş evladının anası, nikahlı karısı Hürrem.
Miski, amberi, varı, sevgilisi, parlak ayı, yakını, sırdaşı,
Güzeller içinde sultanı, hürrem.
Ben Hürrem,
Mehmet’in, Mihrimah’ın,
Selim’in, Bayezid’in, Cihangir’in talihli anası.
Haseki Hürrem Sultan.
Evlatlarım, ben size, kendime bir söz verdim, yemin ettim.
Vaktiyle diz çöktüğüm, etek öptüğüm, af dilediğim herkes,
Gün gelecek benim önümde diz çökecek dedim.
İşte o günler geldi çattı.
Bana türlü cefayı, kederi, eziyeti layık gören düşmanlarımın sonu geldi.
Artık korksunlar benden!
Zira aldıkları her nefesi zehir edeceğim onlara.
Ateş olup üzerlerine yağacağım,
Harem ne ki?
Dünyayı ben yöneteceğim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder