29 Ocak 2012 Pazar

Bu Kitap...

İnsan hayatını kendi şekillendirir diyorlardı eskiden ve bir çocuk veya başka bir şey olarak en azından bana bir anlam ifade edesi gelmiyordu bu sözlerin. İşin güzel yanı hayatı sadece kendi istediğiniz gibi şekillendiremiyorsunuz. Yani "sadece" o şekilde olmuyor ve bu durumu daha heyecanlı hale getiriyor. Legolarla oynamak gibi ve bazen hayat ıspanak yerken ağzınızdaki sert şeyin salyangoz olarak çıkmasına benziyor [ :( ] ama içinden geçmek veya kalmak size bağlı.

Yani aslında 3 yıl önceki o gece asla unutamayacağınız o konuşma yaşanmış olabilir ama siz onu nasıl bitirdiniz işler ona bakıyor. Siz geleceği nasıl planladınız? Çünkü hayatınızın öçok büyük bir kısmı, başlangıcının, başkaları tarafından tanımlandı veya planlandı ve en azından belli bir kısmı böyle olmalıydı. Ben ne planlıyorum? Etkileyebileceğiniz insanlar var ve olacak, aslında inkar edemezsiniz onlar için planlar yapıyosunuz ve yine aslında "Ne kadar da şirin" değil mi? Öyle,,, gerçekten öyle... Yani hayatını formüle dökmek istemiyorum yapamam da sadece yaptığımı zannederim ve bu beni aptal biri yapar. Cidden bunu yapan bir arkadaşım var ve ne kadar itici bir insan olduğunu size anlatamam. Böyle davranınca...

Dediğim o ki planlar yapın, kararlar alın ve bırakın hayat ve planlanlar yaptıklarınız onları değiştirsin. Değişenler sizin olacak zaten ve açıkçası çok hoş bir his, en azından bence.

Mesela Üniversite ders notlarınızı ve kitaplarınızı saklayın. Arkalarına veya önlerine "Bu kitap tamamiyle ......... aittir yazın" ve dersle alakalı veya değil üzerlerini karalayın not alın. Elbet bir vakit gelecek ve sizin karar verdiğiniz veya vermediğiniz birinin olacaklar. 


 Melez Prens olamasak dahi...
Hayatla eğlenmek güzel oluyor. Bazıları için kulağa salakça gelse de,
Beni özleyin anacım 



Callieach Bheur






28 Ocak 2012 Cumartesi

?-?

Angela Lansbury-Jessica Fletcher (Murder, She Wrote)



"Hayatta tadına doyum olmayan üç şey vardır, çikolata, dostlar ve tiyatro."
Jessica Fletcher



Liserjik Asit Dietilamid

Dr. Walter Bishop


"Harika, biraz LSD hazırlayayım."

Asfuru Helile

"Bir kimse saçı sakalı ağarmadan yüz yaşına kadar yaşamak isterse cevizi tayyip, ak fülfül, kara fülfül, zencefil, sedakali lisan, asfuru helile, kırlangıç otu, udül kahir, udüs salip, aksırık otu, behmeni ahmer otlarının her birinden bir miktar iyice dövdükten sonra peteğinden yeni alınmış balla macun yapıp sabah ve akşam aç karnına ceviz iriliğinde yemelidir." derdi Tekvin ninem.


Leyla Erbil, Eski Sevgili, sayfa 9
(Konuşmadan Geçen Bir Tren Yolculuğu)

26 Ocak 2012 Perşembe

Bir haftadan biraz fazla

 Geçen hafta kütüphaneden yorgun argın dönerken eve, şapşal arkadaşımla birkaç fotoğraf çektik.







Ama şarjı bitiyordu ve çok yorgunduk, bir de yerler kayıyordu; oyalanmadan eve döndük.

25 Ocak 2012 Çarşamba

WTF!

Anorganik Kimya CB Gelmiş!!!





Ama olmadı bu şimdi, o finali de sevmemiştim zaten,


24 Ocak 2012 Salı

Tik Tok






Madam Kovarian: Silencio Gölü kıyısında, İç Çekiş düzlüklerinde imkânsız bir astronot, derinlerden yükselecek ve Zaman Lordu'nu öldürecek.

River Song: Bu sadece bir hikâye.

Madam Kovarian
: Ve burası da, hikayenin başladığı yer. 






Nasıldır?


 Tatilin güzel yanı var mıdır?

Yazılara saçma sorularla başlamak güzel oluyor . Bazen bir amacımın olmaması hoşuma gidiyor, böylece aslında körlüğüme duyduğum tahammülsüzlüğün verdiği telaşı durudrabilir gibi oluyorum. Buna her zaman fırsat olamıyor, olamamlı belki de ya da buna karar vermek zorunda olmamamlıyım şu anda.

Şimdiye kadar yaptığım şeyler var;
Tüm sınav programları yoğundur, her bölüm ağırdır elbette ama ben bu dönem sıkışık bir sınav haftası atlattım ve bu durum bazı mükemmel vizelerimin gölgelenmesine sebep oldu. Kahrediyor beni, reddedemem. Böyle konuşurken aklıma bir arkadaşımın lafı geliyor, beni uzun yıllar sonra gören bir arkadaşımın, "Sen daha önceden hiç derslerden bahsetmezdin, n'oldu sana böyle?" dediğini hatırlıyorum. İnsan sevdiği bir bölümde olunca böyle oluyormuş. Geveze olunca da iyice böyle oluyormuş.

Neler yapıyordum, bir türlü söze giremedim, girdim de...

SKYRIM oynuyorum tabisiiii (?!?!?!)

Oscar Boy takibindeyim inkar edemem =)

Hayatımda daha çok Regina Spektor var, inkar edemem, etmem de.

Leyla Erbil burada , Tomris Uyar burada,,,

Hochdeutsch için daha çok vaktim var.
Bir çözeltinin içindeki çözücünün buhar basıncını kısa bir süre için de olsa düşünmek zorunda değilim. (Kısa bir süre!)
River Song daima burada,,,




Yazacak öyküler var elbette, anlatacak, konuşulacak daha da fazlası belki çok daha azı, ama hep var bir şeyler öykülere dair, mantık hatası da olsa cümlemde olmasa da biraz bildiğim bir şeyler var :)

Organik Kimya'ya daha çok vakit var, sadece zevkine üstünü kazımak cimciklemek için etini, cımcırmak için inciğini boncuğunu.

Aynı oranda İstanbul, farklı yerlerinde...

....İyi geceler olsun herkese, tatlı rüyalar uyuyanlara, bulanık hayaller uyanıklara,,,

Beni özleyin anacım, bol bol yazın.
Callieach Bheur

Havuza Dalış,,,



Her zaman bir kaçış yolu vardır.





17 Ocak 2012 Salı

Sıkılınca-??-!

Kütüphanedeyim ve bir bilgisayarı şu anda burayı güncellemek için meşgul ediyorum,ohoyt!
Vicdanımla sorunum yok hayır ama nedense bir sıkıntı bastı içimi ben böyle sıkılmazdım ders çalışırken. Bakın söylüyorum, birileri birşeyler konuşuyor, planlıyor en azından bana öyle geliyor ama kokar yakında. ;


Birden günlüğe çevirdim neyse,,,


Halen bir kalabalıklık hali söz konusu burada, azalsın insanlar istiyorum ama son hafta final sayısı patlamış bu dönem.
Kar Maslak'ın teması olmuş, bizim evin oralarda yok böyle şeyler. Bildiğiniz okula kar görmeye geliyorum. Böyle yerleri buz tutmuş, insanlar düşüyor, kampüs zaten engebe divası olmuş, (ne pis bir cümle oldu be bu?) kimsenin umrunda değil. Fiziksel Kimya notlarını da öğrenemedim ama olsun çok sevdiğim bir hocam var, yakında yurtdışına çıkacak , onu görmüş oldum, sohbet ettik; iyi geldi. Sonra ise çok uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımı gördüm, o da ayrı bir iyi geldi.

Lakin iki gerçek var; birincisi hala 4 finalim var, ikincisi ben çalışmak istemiyorum ama yüksek almak istiyorum.Tamamen yazmak için yazdım bu yazıyı, siz nasıl isterseniz öyle yapın.
Herkese kolay gelsin,


Beni özleyin anacım, bol bol yazın...
Burası da Maçka Kampüsümüz


Sessizlik Çatırdar


(Çatışma bitince Rory TARDIS'den çıkar ve şaşkınca River'a bakar.)

Rory: Ehh, şey... Sen tam olarak ne doktorusun?
River: Arkeoloji,,,

(Arkadan bir Sessiz fırlar, River arkasını bile dönmeden vurur onu. TARDIS'in kapısını açar Rory'e gülümser.)

,,,mezarlara bayılırım.

Mrs. Who?



(Oval Ofiste yakalanan Doktor ve arkadaşlarının etrafını Amerikalılar sarmıştır ve Başkan Nixon kim olduklarını sorar.)

Doktor: Ben senin yeni gizli ajanınım, Londra Emniyet Müdürlüğü'nden. Kod adım, Doktor. (Soldan sağa Amy, Rory ve River'ı göstererek ekler.) Bunlar benim yüksek düzey ajanlarım: Bacaklar, Burun ve Bayan Robinson.
River: Senden nefret ediyorum.
Doktor: Hayır, etmiyorsun.



16 Ocak 2012 Pazartesi

Gölet


Ders çalışırken, bazen, çevremde şeker insanlar varsa; mesajlar yolluyorum yan masaya,,,




Sanatsal olması gerektiği kanısında değilim...
Sonuçta final haftasındayız,,,
  


:D

9 Ocak 2012 Pazartesi

Düşünemedi

Böyle izleyicilerinizden biri eksilince bakınıyorsunuz, acaba kimdi, niye gitti diye? Bulamıyorsunuz, unutuyorum isimleri, kimin gittiğini ve geriliveriyorsunuz o merak alacasından sebeple. Salakça bir endişe içinde kaldım ben de, öğrenememe endişesi ki kibir kaynaklı, ben de çokça var maalesef.
Çarşamba Organik Kimya Labarotuvarı Finali var yahu, buna gerileceğim ben şimdi. Hem de ertesi günü Fiziksel Kimya Finali var. Eneee yine saçmalamaya başladım ben,
Ohoyt!

Giden kim isen merak ettim gidiş sebebi, saf kimyager kalbim merak içinde...

Peki susuyorum!

Saçlarımı Tom Baker'dan özenmiş olabilirim...

8 Ocak 2012 Pazar

3 Ocak 2012 Salı

Labarotuvarda Kurallar (!)

Bilirnir mi bilmem, kimyager olacağım ben, (afeeeerin bana!, hani at boku doktoru olacaktın yavrum?)

Güzel iştir aslında ama labarotuvar dedin mi belli kurallar var, uymazsan ciddi ciddi vücudundan bazı yerleri tamamen kaybedebilirsin. Fakültenin geçmişi böyle hikayelerle dolu, yani birgün aslında tüm asistanları bir araya toplayıp battaniyelerimizle bir korku öyküleri gecesi yapsak, anlatılan hikayelerin hepsi yaşanmış çıkar.

Neyse;

İşte lab.da yapılmaması gereken birkaç şey;
1-Koridorlarda koşmayınız.

2- Labarotuvarda yersiz şakalar yapmaktan sakınınız. Ciddi sonuçlar yaratabilir.

Bu liste uzuyor (ne kadar erken sıkıldım yazmaktan) ,  Ümit Tunca, Nükhet Tan, Güneş Koza va A. Bahattin Soydan tarafından yazılmış olan  "Genel Kimya Labarotuvar Kitabı" tüm listeyi içermektedir, ilgilenen varsa açıp okusun, eğlencelidir.


Lakin bir de kesinlikle her labarotuvarda yaşanamayacak harika anlar yaşanır bazen. Öyle eşşissizdir ki hayatınız boyunca unutulmayacak bir an kalır yanınıza ve tüm bölüm kıskanır labarotuvarınızı.
Mümkünse deneyden sonra şunları yapın, ( Deney alanından biraz uzakta olsun ama hala labarotuvardasınız, biz öyle yaptık)

1-Mekanda bol bol yemek bulundurun.
2-Maksimum katılım olmalı, katılanlar arasında  özellikle  5-6 oynamayı seven insan olmalı, onlar ortamı alevlendirir zaten.
3-En az iki defa halay çekilmeli. ( Fark ettiyiseniz koşmuyoruz, kontrollü ve vücudumuza hakim olarak halay çekiyoruz ve halay başına aynen uyuyoruz.)

4- Dur ihtarına uyulmamalı.
5-Labarotuvarda yersiz şakalar yapmaktan sakınınız. Hala ciddi sonuçlar yaratabilir.




Bunları yaparsanız kötü bir deney sonucu bile sizi üzemez. Ancak her (başarılı-başarısız)deneyin ardından bunu alışkanlık haline getirirseniz, bölümde arkanızdan "habire halay çekiyorlar bunların yaptığı iş çok basit aslında" gibisinden dedikodular çıkabiliyor.

Yukarıda anlatılanların hepsi gerçektir ama umarım okuldan atmazlar beni,
Kış cadısı sizi selamlıyor
Sevgilerimle Callieach Bheur

  
Tabi ki biz böyle saçma pozlar vermiyoruz labda, bir asaletimiz var.

2 Ocak 2012 Pazartesi

Ev vel Gü nah lar

Şimdi eski bir yazıma bakıyordum, günahlar ya da daha doğrusu günahkar zevkler üzerine lafı uzattıkça uzatmışım. Bu sefer daha farklı bir şey yapalım dedim. itiraftan daha da zevkli olacağı kesin. alacağım kalemimi , kağıdımı yazdıracağım insanlara birkaç cümlelik birer paragraf; onların gözünde benim günahkar zevklerim nelermiş bakalım. Ardından, aynen buraya geçireceğim hepsini. Kameram olsa kaydederdim ama bu fiziksel olarak mümkün değil. O ayrı bir projenin konusu olabilir sanki... =)
Nasıl bir sonuç çıkar bilemem ama bana şeytan motifli hediyeler geliyor, bakalım neler yazılacak.

Günah demişken,,,
Callieach Bheur'den sevgilerle
Not: Sanmıyorum ama eklemek isteyen varsa, mail atarak bana ulaşabilir bence :)

Çok önemli bir not,

Sinem'i çok seviyorum,,,
Oturupta öyle uzun uzun birlikte, gülerek saçmalayabilirsiniz de olgun bir eda ile sohbet de edebilirsiniz. Acaba hangisi daha sık oluyor?

Bak şimdi,

Böyle kurgusu bozuk yazımı olur dedim kendi kendime, şu alttaki yazıya bak;
"Uykum var," dedim,
Hak vermek lazım ama başkalarına ne?

Olmayan Kelimeler ile Başlayan Yıl

Kişinin hayatı ne kadar çirkindir? Muhatabı çirkinlerin sayısıyla ilişkili midir, ölçülebilir mi; ters orantılı mı yoksa doğru mu, koşulları mı incelemek lazım?  Değişkenlere takmışım ben kafayı nicedir, onlar arttıkça heyecanlanıyorum, kumar oynuyoum... Hevesle yazı yazmayalı Çatı'mıza epey oldu, biraz değiştirdim, fark edilmiştir belki.  Bu yeni ajandasını çok sevdim Metis'in, Tutmuşlar "petrichor" koymuşlar taa en başına bir de, nasıl uçtum havalara,, yani birazcık sevindim aslında.
Pek güzel hediyelerim oldu, bu sene. Bir de Tomris Uyar'a biraz aşık oldum ben,,, rahmetlik olmuş lakin zaman yolculuğu listemde en üst sıralara yerleşti şimdiden. 





Güz nasıl mı geçti? Şöyle;
  



ve şöyle;






Hediyelere dönersek,



River Song'u kıskandıracak bir günlüğüm var, aldığım en harika doğumgünü hediylerinden biri, lakin resmini göstermek gibi bir niyetim yok ama şapşal bir arkadaşımın Ekim'de hediye ettiği(!) hoş(?) bir doğumgünü hediyem oldu.

Zambak Prenses ise yılbaşı hediyesinde turnayı gözünden vurdu,
bir ara hatim etmem gerekecek, şükür beni iyi tanıyan arkadaşlarım var.  =)


Yeniyılın en büyük olayı her sene olduğu gibi bu senede finaller tabii, ben de şu şekilde olaya dahil olmaya çalışıyorum;




Ve böyle;





haller ne olacak, göreceğiz elbet.
Okul ayrı bir curcuna, hani böylesine yıkmayı-yapmayı seven bir İstanbul Büyükşehir Belediyesi var bir de bizimkiler. Birkaç milyar yıldır attığımız çığlıklarımız sonucunda sonunda fakülteyi onarıma aldılar ama her tarafta ayrı bir keşmekeş var, ya bot ya çamur... Kızsam da iyi oldu bu iş, iyice çürük elmaya dönmüştü bina.
 Gerçi bizimkilerin pek müstesna sigara mekanları ellerinden alındı, pek üzüldüler kıyamam (beter olsunlar).




Kütüphanemde bir sürü hanım ağırlar oldum. Tomris'den bahsetmiştim zaten ama bir de Leyla'm yok mu? Ah Leyla Erbil,,, canının yanacağını bile bile üzerine giderken buluyorsun kendini, gerçekten tuhaf bir kadın ama kalbinizden atamazsınız ki kalbiniz fakirleşir yoksa. Leyla Erbil demişken, Ayfer Tunç aklımdan çıkmaz.Özellikle Ayfer Tunç'u daha çok didiklemek istiyorum ama herşey o kadar kolay olmuyor. Evet, her zaman dersler olacak ama yorulunca da (bu kadar) biraz uzaklaşıyorsunuz, ister istemez.

Uyuyasım geldi biraz,
Bir de,
Dövbenisi olan insanlarsan biri olduğumu uzun zamandır söylüyorlardı, her an bir linç tehlikesi yaşıyorum ama uslanmıyorum. Dayak yesem de uslanmam ben, bilirim; o da sıkar gerçi ama büyük sözüme tövbe, kışkırtmaya da gerek yok kimseyi.

Bu arada "at boku doktoru olmak" cazip bir fikir gibi geldi. Çok yaşa "Fırat" ...

 




Özlemişim Çatı'yı
iyi kalın, irtibatı koparmayalım(?)Callieach Bheur

Bu arada çirkinlik de ayrıca bir araştırma konusu olmalı sanki.

Takipçiler =)

Gelenler Gidenler