2 Eylül 2013 Pazartesi

Belkiler

Bu yazının lüzumu yoktu. Bir sebebi var elbette. eğer yapacak bir şey arıyorsanız ve aslında sadece tembelce  gelecek bir emir (estağfurullah) bekliyorsanız, alın bunlardan birini yapın.

1-Metronomy dinleyin!!! ( Tercihen The Bay veya Corinne)

2-Ayfer Tunç okuyun.
3-Çay demleyin.


4- Eski Eurovision şarkılarına bakın.
5-Rastgele bir Wikipedia sayfası okuyun.



6-Leyla Erbil kimmiş, ne yapmış bir araştırın bakalım.
7-Maxïmo Park dinleyin. ( Önce "Our Velocity")
8-En kısa sürede bir Tomris Uyar kitabı alın ve okuyun!
9-Sadece var olduğunuz için veya var olduğuna hoşnut olduğunuz biri için mutlu olmayı deneyin. Egzersiz niyetine, yavaş yavaş alışırsınız.





Ve eğer biri size bir şekilde ölmenizi söylediyse onu ciddiye almayın. Mutlu olun! Aptal saldırganlıklara boyun eğmeyin. 

Devamı gelir belki :)
Mektup yazın.


18 Nisan 2013 Perşembe

Öyle



Bugün size yeniden İTÜ-FEB'deki biricik labarotuvarımızın ofis bölümünden yazıyorum. Enerjim normale nazaran çok daha iyi, etraftaki insanlara daha çok katlanabiliyor gibiyim, onlar da beni gözardı ediyor; en temizi.

İTÜ Sahnesi'nin yeni oyununa dün gidemedim, ilk gösterimi kaçırmış olmam çok ayıp ama feci başım ağrıyordu. Bir zamanlar içinde olduğum gruptan böyle, hızla, yabancılaşmak biraz içimi titretiyor lakin bir yandan da umusamıyor gibiyim ama iyi bir umursamama bu kötü olanlarından değil, garez yok.

Az önce yoğun bir yağmur vardı burada, gökyüzü su ile dolmuş gibiydi vee bitti. Klasik İstanbul.

Boş konuşuyorum galiba, neyse içeri kaçayım artık.
Sevgiler

12 Nisan 2013 Cuma

Hakketen Bunaldık

Bugünlerde, baharın kaprisleriyle boğuşan insanlar olarak, muhatap olduğumuz kapristen muzdarip olan diğerleriyle uğraşıyoruz. Herkes bir salaklıkla sahneye çıkıyor ve diğerine içinde biriktirdiği pisliği kusmaya başlıyor. Lütfen aklınızı başına alın millet.

Çalışma ortamımdaki bazı insanların boğuk ve mide bulandırıcı tepkileri yüzünden sevdiceğim şeylerden soğuyayazdım. Neyse, intikam soğuk yenir, can yakmak için en uygun vakit gelir elbet. İnsani  duygularımdan arındım bu hafta, içimdeki serinliği hissedebiliyorum. Bu hafta sınavlarım da patladığı için daha da üzgünüm belki. İşte bir de üstüne bu kevaşe tayfası bunalttı beni.


"Sen kimsin be pislik?"  diye atlamaktan korkuyorum üzerlerine her an. Heeeer an! :D

Ben demiyorum ki ben çok uyumluyum, benimle herkes çok iyi anlaşır. Ancak sen aptal gibi benim üzerinden kendini rahatlatmaya kalkarsan ben de her türlü bokluğu yaparım sana.

Kendimi mutlu etmek için sınavlardan sonra bir konser ve tiyatro listesi hazırladım. Denk gelirse yazarım :)

Ayazağa'da dahi hava çok güzel, İstanbul'un tadını çıkartın bugün. Gülhane'ye gitmek gerek ama sınav tehlikeli.







Callieach Bheur



30 Mart 2013 Cumartesi

10-11




David Tennant ve Billie Pipper, Doctor Who 50. Yıl Özel Bölümü için diziye geri dönüyormuş! ayrıca o bölümde John Hurt da rol alacakmış. Bugün aldığım en harika haber bu değil de ne? Ha?

Diğer Doktorlar da o bölümde bir şekilde olmalılar! Yani yapmazlarsa ağlarım, vicdanlı olun 50. yılını kutlayan kaç dizi var? Hayır yani diğerlerini katacaklar bence ama işi birazcık ağırdan alıyorlar diye umuyorum. Herkescikler pek bir nazlı!! Diziyi bitireceklermiş gibisinden de bir şeyler duydum bir ara ama ağlarım bak. Yapmayın o mavi şey olmadan hayat çok sıkıcı olacak daha önce bitirdiniz de n'oldu zaten? Ha? Ha? Ha?


Bir de ben Doktor'un adını öğrenmek istemiyorum. The Fields of Trenzalore zamanı gelince öğrenmeyelim yine gizemli kalsın bence :)




Güzel Kadın



Hani zaten yazmak durumunda değildim. Çok iyi de değilim zaten, odamda ve evde yapayalnızım şu anda oturuyorum ve yenemediğim tembelliğim vicdanıma eziyet ediyor. 

Tomris Uyar okurken bir acı duymadığımı fark ettim. Hani bazen bazı yazarlar çok üzer ya, o yok. Tomris Hanım'ı böyle anlatıyor olmamı n'olur hakeret gibi algılamayın. Yazılacak güzel şeyleri yazacak güzel yollar bulamaktan endişeliyim. Zaten herkes bir şekilde hayran ona.

"Kitapla Direniş" (Hzr: Handan İnci, YKY, Mart 2011) bir şekilde bir sığınak, öyküleri ise beni kütüphanede (Mustafa İnan Kütüphanesi) yalnızlaşmaktan kurtarıyor.

Diyecek sözü olan var mı?


5 Mart 2013 Salı

Sınırlı Dakikalar

Bir laboratuvarda oturmuş duruyorum. Kırk dakika sonra biyokimya quizim başlayacak ama çalışmaktansa ki zor olmasa da hiçbir fikrim yok neler olduğu ile ilgili bu yüzden çalışmam gerek ama çalışmıyorum. 

Bilmiyorum,

Mutlu olamıyor değilim ama belli bir tanım koyamıyorum kendime, "şımarık" demek de istemiyorum yediremiyorum kendime. :D

Ama şımarık değilim sadece fazla heyecanlıyım veeee bunalıyorum ve kalbim kırılıyor.

Ben kantine gidiyorum, arkadaşım bekliyor. Vallahi...

Callieach  Bheur



3 Mart 2013 Pazar

Başlangıç

İyi başlayan, her zaman aynı şekilde ilerlemiyor ya...

Sanıyorum ki üzerine fazla düşünmekle ilgili bu. Yani ben sürekli olarak usanmadan yeni şeyler kuruyorum ve kuruyorum ve kuruyorum; ve aslında bu bana huzur veriyor ama bu toptan dengesizce ve sağlıksız. Bu kadar çok "ve" kullanmam bile sağlıksız belki-bilmiyorum neden böyle dedim gözüme öyle gözüktü. bunun sağlıksız olduğunu söylüyorum çünkü kendimi tanıyorum daha doğrusu etkilerini görebiliyorum üzerimd




Birileri bana mektup yollasın :)
Canım sıkıldı iki gündür evden çıkmadım, kimseyle konuşmadım.


Callieach Bheur

27 Şubat 2013 Çarşamba

Herr Issyvoo

Gel de okuma;

Çocukluk meraklarım beni  ben yaptı bakalım bu kitaptaki kamera neler kaydetmiş.

İlk Christopher Isherwood deneyimim başlıyor.
Hayırlı olsun


Callieach Bheur 


Hocalar,,,

Neler yaptım ben? Neler yazdım? Neler okudum? Neler içtim?

Biraz kalbim kırıldı, biraz heyecanlandım ve birazcık daha değiştim ama yeniden buradayım ve güzel şarkılar dinlerken yine buraya yazıyorum.

Bir sıkıntı olmazsa dostlar önümüzdeki haziran yepisyeni bir kimyager olarak mezun olacağım arılı okulumdan.Maddeleri anlama yolculuğum devam ediyor. 

Bu aralar bunun verdiği acı çok daha yürek yakar oldu; sonları sevmeme durumundan kelli gelen sıkıntı yüreğimde. Aslında bir şeylerin bitmesi gerektiğini de göremiyor değilim ama son dörtlüğüme girmişken aldığım hazzı, öğrenci olarak bir daha yaşayabilecek miyim? Muhtemelen hayır.



Hocaları özlemek benim huyumdur. hele bizim bölümde öyle hocalar var ki görseniz aşık olursunuz. Hepsinden çizgi romanlar dolusu karakter çıkartırım, fenomen olurlar ki bakmayın vikviklediğime olmuşlar bile fenomen kendi kendilerine.

Şu dört yıl biteyazıyor ama unutamıyor insan, anca böyle saçmalıyor ne dediğini bilmeden. Öyle akademik akademik durduklarına bakmayın siz hepsinin içinde garip garip minik veletler var, biliyorum ben görüyorum, orada duruyorlar. Favorilerim de var görmeye katlanamadıklarım da; doğal tabii ama aranızdan bazılarını derslere sokmalıyım ki anlayısıız nasıl olduklarını. Tek nefeste halojenlerin molekül ağırlıklarını bilmiyorsunuz diye size 150 kelimelik doğaçlama azarlar yağdırabilenleri var ki en sevdiklerimden birisidir kendisi, harikalığı anlatmakla bitmez.


Öyle işte biraz durgundum, buraya geleyim de yazayım dedim. Siz de girer okursunuz belki :)




8 Aralık 2012 Cumartesi

Gerek Var Mı Ki?

Size kendimle ilgili bir şey anlatayım çok kısa;
İnsanların sürekli sorduğu şeyler oluyor bana, garip bir şekilde soranlar ne kadar farklı olsa da sorular hep aynı kalıyor. "Mesleğini nasıl bu kadar seviyorsun?" veya " Almancayı neden bu kadar seviyorsun?" ve en sıkıcılarından biri "Olaylara bu kadar tutkulu bakmadan olmaz mı?" vs. vs.
Çok basit, hayatım herkesin hayatının olabileceği veya olduğu kadar sıkıcı, bunaltıcı ve yorucu. Belki bir kanserle mücadele etmiyorum ama benim de korkunç korkularım ve hayal etmeye korktuğum uzak hayallerim var ve ayrıca yaşamak zorundayım. Bütün bunların arasında ben sadece yapmayı sevdiğim şeyleri çok seviyorum. Benim için organik kimya dersine girmek gerçekten dinlendirici, milyonuncu defa Harry Potter'ı okumak da öyle mesela. Yapmak zorunda bırakıldığım şeylerden nefret ediyorum ama isteyerek yaptığım şeylerin hayali ile yaşamanın bir yolunu da buluyorum. Hayatım nerede son bulur bilemem ama bildiklerimi yapmaya devam edeceğim ve bu da benim gerçek hayat hikayem.

En azından şimdilik.

Asla Unutmayın Bu Gerçeği!!



Hüzünlü cumartesiler herkese,,, halbuki Aralık daha güzel bir ay olmalıydı.

20 Kasım 2012 Salı

Wo ist der Schnee vom vergangenen Jahr?


Klasik bir İstanbul sabahı daha bugün bizimleydi. Soğuk, rüzgarlı bir Kasım sabahı.  Hani tüm şu şehir trafiğine falan alışığız ama bugün tramvay ve metrobüs biraz daha çileliydi. Özellikle Zeytinburnu'ndaki durakta metrobüsler,binilecek kıvamda olanlar dahi, ardı ardına durmadılar! Sabah 7, zaten etraf işine yetişmek isteyen insanlarla dolu, durak iyice kabarıverdi.

Okula gidiş sıkıntılı ama bugün labda gayet huzurluydum. Benden başka kimse yoktu, bir ara karşı labdan bir arkadaşım uğradı ben ekstraksiyon yaparken sohbet ettik. Yine de feci sakardım bugün, bir şeyler kırmadan gün bittiği için şanslıyım. 




Bir de yaşlanıyorum galiba. 
Biliyor musunuz, bilmiyorum ama 90 doğumluyum ve bu geçen gün 87'li bir kızı çok şaşırttı. "Oha daha büyük gösteriyorsuuun!" dedi bana! Menopoz triplerine elbette gerek yok lakin bu acilen kilo vermem gerektiğini gösteriyor ama bu da ayrıca zor benim için.

Geçen geçerken, uğraştıklarımızla kaybettiğimiz vakitte yapmak istediklerimiz sanırım daha çok yakıyor zira birikiyorlar. kısaca her sene o karlar eriyor :)

Ben birazcık uzanayım, belki uyursam sabaha bağlanırım.




18 Kasım 2012 Pazar

Kitaplı Kargalar





Buraya yazı yazmak gibi bir arzum yoktu, belki birilerine ayıp oluyordur belki olmuyordur. Uzun zamandır böylesine alışveriş yapmamıştım ve uzun zamandır bu kadar sinirlenmemiştim. Önce sinirlendim. Yani cuma günü ve öncesindeki perşembe. Birileri gelip benim mekanımdaki bazı şeyleri fütursuzca değiştirmeye kalkınca ve bu insanlar hayatımdaki yeniler olunca kendimi zapt etmeyi tahayyül dahi etmiyorum. Canlarını yakabilirim.

Sonrasında Tüyap başladı tabii. Astım hastası olarak o kadar yolu tozlu ve kapalı bir alanda, ayakta geçirince biraz yamuldum ama değerdi. YKY ve NTV beni en çok mutlu edenler oldu. Can Yayınları ise taksit yapsaydı belki onlardan da 5-6 kitap daha fazla alabilirdim ama taksitsiz olunca %20 indirimin bir değeri kalmıyor. gider D&R’dan gerçek fiyatına alıp 12 taksit yaptırırım!!!


Bugün ise Fringe ve kitap günüydü. Etrafta tabii bir sürü harika karga var. Mükemmeller. Hava kapalı, soğuk. 5 gün boyunca vize yok!!!


Ve Walter’a hayran ben kitap okuyorum. Haftasonu böyle biter.


21 Ekim 2012 Pazar

Baumhaus=Traumhaus???

Cadı Karı dediğin böyle olur!

Bir sürü kötü şeyler oldu, yaz o kadar ağır geldi ki en azından bir düzlemden kaçayım dedim, gitti , yoktum hala aynıyım, nasıl olacaksam o oldum. Dramatik olmak gibi derdim yok ama ne zaman geri baksam yazdıklarıma abartığımı düşünüyorum. Daha salim olduğum anlar geldiğinde, belki, bu mücadele tek derdim olabilir.

Derin açıklamalar yapamam Çatı'da, uzun zamandır takip ediyorsan zaten hiç öyle olmadı bilirsin :)
yoktum, sessizdim, geldim ...

Ağaç evleri düşünmek gerek. İstanbul'un göbeğinde orta gelirli bir ailenin çocuğu olarak , zırt pırt köy ziyaretleri yapsam da, hep ağaç evlere hasret kaldım. Ağaç sevmek başka oluyor ağaç aşkı başka. Dokunmadığın şeyi sevemezsin de. ağaçlara sarılmak apayrıdır. Apartmanımın önündeki ağaç doya doya sarıldığım tek ağaç kaldı hatırımda, hala da öyle.

Çocukların özel mekanları bir yetişkine veya ergene göre çok daha özel çok daha doludur. eğer büyümüş olmakla övünüyorsanız, bu yeti kuvvetle muhtemel gitmiştir elinizden. ağaç ev aşkı bir çocuk için bu yüzden çok olağan çünkü sunduğu şansların sınırı yok. Kurallar, en basit örnek, burada sadece "bana ait".



Almanca ödevim buraya sürdü beni, metin şöyle başlıyor;

"Für viele ist es ein Traum aus ihrer Kinderheit: unter dem grünen Dach eines alten Baumes aufwachen-im eigenen Baumhaus."

Hata yapabilirim, çevirmesem daha iyi :D

Yarın klasik bir İTÜ sabahı daha. Hadi bakalım,,,

Cailleach Bheur
 

Takipçiler =)

Gelenler Gidenler