Hayat nasıl gidiyor? Bilmiyorum. Buraları ısınmaya başladı ve ben de artık Haziran’a hazırlanmaya başlıyorum. Haziran benim için hep sert geçmiştir, aramız pekiyi değildir. Beni biraz zorluyor galiba, kalp kırıcı bir havası var, gereksiz bir tahammülle onu yüreklendirmeyi tercih etmeyince de işler pisleşiyor. Çirkef biraz galiba…
Neyse daha birkaç gün var Mayıs’ın düşmesine, ben de dün Eurovision 1. Yarı Finaline bakayım dedim ama sıkıldım. Bu çok şaşırtıcı aslında, çünkü bilen bilir ben bir ara Eurovision sapığı idim. Mr.Pumpkin bilir mesela, az mı beni gırtlaklamak istedi? Neyse sanırım pek cazibesi kalmadı artık ancak yine de dünden sonra bir istekle sevdiğim Eurovision şarkılarına baktım. Evet, hala aynı şekilde sevdiklerim ve bulantı ile sevmedikleri var, dahası, muhtemeldir, var olmaya devam edecekler.
Bu aralar bir şeyler bükülmeye başladı. Şöyle anlatabilirim ki uzun süredir kuluçkada kalmış olanlar artık kıpırdanıyor ve kendilerini gösteriyorlar, arsızca. No much nor less… Bu böyle olmaya devam edecek. Bombadil sayesinde oluyor pek çoğu, inkârı hayli gereksiz; o sevimli insan sayesinde şimdi dalgalanmaları daha rahat okuyabiliyorum. Bir de Ronald tabi ki gerektiğinde kolumdan çekip adeta bir Christmas Carol deneyimi yaşattı bana. Kendisi adeta bir Ghost Of Christmas Ever idi. Canımlarım benim.
Ofra’dan Elo Hi çalıyor, sözlerinin çevirisi mevcut bakmanızı tavsiye ederim. Hatta şarkıyı da indirmelisiniz=)
ken yesh harbei hester panim
v'ahavot she'i efshar
kmo she'anu noladim
el toch el toch hachayim
elo hi
elo hi
kawl han'shama she'natata bi
elo hi
kawl han'shama... mah, mah hi?
elo hi
ten rak ko'ach l'chulam
elo hi
ten rak ko'ach l'olam
Kış Cadısı selam eder,
Hepinizi öpüyorum
Callieach Bheur