Yeni kelimeler öğreniyordum, yeni sözler ve yeni harfler. Alef yapmayı… Sonra bugün biraz mum da yaktık ama sonra mecburen dondurduk alevlerini. Dokunamadığımız güller solmadı, yine de her şey aynı, hiçbir şey değişmedi.
Odamı toplamam gerekiyor gibi, şu sıra fevkalade karmaşık; ah ne güzel, değil mi? Hayır değil. Odamda tek başıma olamadığım için durum daha bir bunaltıcı, havalar da öyle, bu sıcakta hiçbir şey yapmak istemiyorum. Yaz mevsimi İstanbul’un bu lanetlenmiş halinde hiç eğlenceli olmuyor, hele de şehrin bu kısmında hiç değil.
Fazla yakındım, pardon ama dayanamadım.
Notlarımı toparlamakta zorlanıyorum, bir şarkı listesi ararken karşıma biyokimya notları çıktı. Hemen söyleyeyim Hem grubu; kendilerinden hemoglobin içerisinde 4 tane bulunmakta. Her birine bir oksijen bağlanıyor.
Uzun bir sessizlik sıkıcı olabiliyor değil mi? Kesinlikle ama benim için bardaktan dökülen su gibiydi; şöyle ki severek içinde bulunduğum bu yere yabancılaştım bir anda. Yani üzüldüm, bu kadarı açık olsun küften, lakin hiç çabalayamadım, yani yazmadım ve yazmadım ve yazmadım ve unutulmaya başladı Çatı. Benim Çatı’m. Buna izin vermemeliyim, mükemmel bir yer değil burası ve bir şeyler hakkında çığır falan açıyor da değil; fakat burası benim bir parçam olmaya başlamıştı ve ben bir anda saçma sapan bir soru ve sıkıntılı havalar yüzünden burayı boşlamaya başladım, öyle mi? Evet, aynen öyle oldu. İsteyerek yaptığım bir şeyden böyle uzaklaşıverdim, heveskârlığın dik alası. Hayır, bu olmamalı.
Öyle ya da böyle, burası artık var ve ben de geri döndüm. Umursayın ya da umursamayın, yazmaya devam; sadece burası için de değil. Daha az okunmak, daha az yazmaya sebep olmamalı. Yazmayı bırakmanın doğru bir sebebi olmalı sanırım veya bir sebebi olmamalı, zamanı geldiği için yazmayı bırakmalısınız. Demlenmek gibi belki, milyarlarca yıllık bir uykuya yatmış bir cehennem tanrıçası gibi uyandığında kıyamete devam etmek için.
Benim için olan fazla bir şey yok. Yaz okulu ve tiyatro aynı şekilde devam ediyor; takla atmayı her gün öğrenip yeniden unutmak gibi saçma sapan bir beceri geliştirdim, tedirginliğime hayranım! Bir de bu yıl tatile çıkamayacağım sanırsam, aksi lanet(!) ne diyeyim.
Öyle yani millet, değişim yok, burası aynı, ben aynı, kana susamış halledeyim ama şirin bir şekilde. Bu arada söylememe gerek yok sanırım ama Cadı Karı şehre geri döndü, biline.