Bombadil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bombadil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Geçmişe Mazi Derler,

Selamlar Ziyaretçiler,
Haydi size eski bir turneden bahsedeyim :D


Tren yolculuğu hoştur, hele kendi sandalyenizi de yanınızda getiriyorsanız =)

ODTÜ'de kahvaltılar harika olur, özellikle İstanbul'dan geliryorsanız. Çatı alışmamış olan bizler için fevkalade bir yerdir =)


 Kahvaltıdan sonra sıkıcı şehir Ankara'yı dolaşmak...


 Ankara sıkıcı, evet  ama Anadolu Medeniyetleri Müzesi, kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Dolaşacağınız gün kesinlikle dinç olmanızı tavsiye ediyorum çünkü ben yol yorgunluğuna  dayanamayıp müzedeki puflardan birinde yarım saat uyumuştum.


 İlk günün akşamı ODTÜ Oyuncuları'nın oyununu izledik. Uyku uyumamışken 3 saat 15 dakikalık bir oyun izlemek ağır bir deneyimdi. İlk geceyi, bazılarımız Bombadil'in eski bir arkadaşının evinde geçirdik, ertesi gün bizi Ulus'da Kirit adında bir yere götürdüler. Koç Müzesi'nin tam karşısında. Harika yemeklere ve şirin dekorasyona sahip bir yerdi. Duvarlarında zihinsel engelli çocukların çizdiği resimler vardı.
 Bu anlattığım 23 Nisan sabahıydı, gittiğimiz yerde bir sürü hediyelik eşya satan yer vardı.
Sonra müzeye gittik.


 Bunları çalmak istedik :D


 Sonra kampüse döndük, sokak oyununın sonuna yetiştik. Çimlerde sohbet ederken bu kedi yavrusu yanımıza geldi. 


O akşam Peer Gynt'ü izledik.  3 saatlik bir oyun daha, hayatımda izlediğim en uzun iki oyunu arka arkaya iki gece izlemiş oldum. 


Ertesi gün ODTÜ Oyuncuları'nın 50. yıl kutlamalrı vardı. Akşam oyununda fazla miktarda sıkıntı vardı, damardan vermeye çalıştıkları, hatal ısaflaştırılmış, konsantre "Brecht" fazla geldi, yarısında çıktım.


Son günümüzde bizim oyunumuz vardı, kahvaltı yapıp biraz dolaştık.




 Oyun ve akşam yemeğinden sonra günün son oyununu da izleyip İstanbul'a geri döndük. En sade şekliyle ODTÜ Tiyatro Şenliği böyleydi benim için.


Sevgilerimle,
iyi kalın


Callieach Bheur

27 Mayıs 2010 Perşembe

Elo Hi

Selamlar Ziyaretçiler,


Hayat nasıl gidiyor? Bilmiyorum. Buraları ısınmaya başladı ve ben de artık Haziran’a hazırlanmaya başlıyorum. Haziran benim için hep sert geçmiştir, aramız pekiyi değildir. Beni biraz zorluyor galiba, kalp kırıcı bir havası var, gereksiz bir tahammülle onu yüreklendirmeyi tercih etmeyince de işler pisleşiyor. Çirkef biraz galiba…

Neyse daha birkaç gün var Mayıs’ın düşmesine, ben de dün Eurovision 1. Yarı Finaline bakayım dedim ama sıkıldım. Bu çok şaşırtıcı aslında, çünkü bilen bilir ben bir ara Eurovision sapığı idim. Mr.Pumpkin bilir mesela, az mı beni gırtlaklamak istedi? Neyse sanırım pek cazibesi kalmadı artık ancak yine de dünden sonra bir istekle sevdiğim Eurovision şarkılarına baktım. Evet, hala aynı şekilde sevdiklerim ve bulantı ile sevmedikleri var, dahası, muhtemeldir, var olmaya devam edecekler.

Bu aralar bir şeyler bükülmeye başladı. Şöyle anlatabilirim ki uzun süredir kuluçkada kalmış olanlar artık kıpırdanıyor ve kendilerini gösteriyorlar, arsızca. No much nor less… Bu böyle olmaya devam edecek. Bombadil sayesinde oluyor pek çoğu, inkârı hayli gereksiz; o sevimli insan sayesinde şimdi dalgalanmaları daha rahat okuyabiliyorum. Bir de Ronald tabi ki gerektiğinde kolumdan çekip adeta bir Christmas Carol deneyimi yaşattı bana. Kendisi adeta bir Ghost Of Christmas Ever idi. Canımlarım benim.


Ben böyleyim, daha ötesinin görme çabasından uzak değil ama endişesi azalmış bir haldeyim. Bu arada hazır aklıma gelmişken, Eurovision dedik ya bence Almanya ya da Ermenistan’ı birinci olarak görme ihtimalimiz yüksek. Bir de Çatı İnsanları adlı yazı da Samantha’yı yazmayı unutmuşum, kendimi kınıyor ve Samantha’dan özür diliyorum. Son olarak da formspring.me işine ben de merak sardım, bol bol soru sorun bana tamam mı? Hatta sorun, kimse sormadı daha :D:D


Ofra’dan Elo Hi çalıyor, sözlerinin çevirisi mevcut bakmanızı tavsiye ederim. Hatta şarkıyı da indirmelisiniz=)

ken yesh harbei hester panim
v'ahavot she'i efshar
kmo she'anu noladim
el toch el toch hachayim
elo hi
elo hi
kawl han'shama she'natata bi
elo hi
kawl han'shama... mah, mah hi?
elo hi
ten rak ko'ach l'chulam
elo hi
ten rak ko'ach l'olam






Kış Cadısı selam eder,


Hepinizi öpüyorum

Callieach Bheur

25 Şubat 2010 Perşembe

Bu Oyunu Beğenemeyecek Kadar Ayık

Merhabalar Ziyayretçiler,


Hani 2009 günlükleri hazırlayacağım kendi çapımda, azıcık Mr.Pumpkin’den fikir çalacağım diyordum ya, dün yaşadığım bir enden sonra önce bir 2010 kritiği yapmam geektiğine karar kıldım. Hani “kötü oyun” vardır, bir de “hayatımda izlediğim en kötü oyun" vardır ya; burada sorgulanan bunlar.

Biraz öncesine geçelim şimdi,

Dün biyolojik saatim bozulduğu için Kimya 112 adlı dersimi kaçırmış oldum, birden bire elimde bir boş oluverdi. Değerlendirmek lazım tabii, bende oturdum “Murder, She Wrote”’u izledikten sonra kimya çalıştım. Çatı’ya giremiyordum çünkü garipleşti, bir süre yeni kayıt gönderemedim. Sonra Mr.Pumpkin ile uzun bir süre mesajlaştık, ben de günü bir şekilde yaşanılır hale getirdim. Nine’ın müziklerini indirdim, bundan daha sonra bahsedeceğim.

Oyun için vakit yaklaştığında ise Taksim’e doğru yola koyuldum. yolda liseden beri pek az rast geldiğim eski bir arkadaşla karşılaştık, ayaküstü bir sohbetin ardından ayrıldım.

Oyun Rengahenk’deydi, orada benden önce gelmiş olan Bran, Nudd, C-3PO ve Palpatine ile karşılaştım. Tiyatro Boyalı Kuş’un evvelden sadece bir kere oyununu izlemiştim, okuma tiyatrosuydu ve açıkçası hoşuma gitmişti lakin dün gece olaylar pek öyle gelişmedi. Baştan ikram ettikleri punch ile biraz gönlümü çeldiler=)[yüzsüzlük benim bu yaptığım] ama sonra beklediğimiz dar alan fazla sıcak oldu; bunlar sorun değil zaten oyun burada başladı ve iki genç adam içeri girdiler. Kimse kızmasın, paçalarından narsistlik akıyordu; hele birinin sadece röpdeşambırı eksikti elinde şampanya kadehi bile vardı; klasik Kayhan Yıldızoğlu kötü karakteri!

Metin tek kelimeyle bayıcı, 1 Mayıs sloganlarıyla doluydu sanki ya da Siyaset Meydanı havasındaydı. Sözde iki erkek karakter arasındaki aşk ve tutku ortaya konuyordu ama öpüşmelerin bayağılığı bana daha çok duygusuz bir porno izlediğim hissini verdi. Çok mu sert oluyorum bilemeyeceğim ama verdiğim para içime oturmuş durumda; 15 TL ne demek yahu? Hem de bu oyuna… Oyundan erken de çıkamıyorsunuz çünkü çıkmanız için oyuncuları ittirip çıkmanız gerekiyor; bildiğiniz, kendi dar ve narsist bakışlarına bizi maruz bıraktılar. Kötüydü yani, hem de nasıl! Seni Seviyorum diyecek Kadar Sarhoş adlı oyuna gitmenizi tavsiye etmiyorum, cebinizde size fazla gelen bir 15 TL’ye sahipseniz veya kötü oyunculuk örneği ihtiyacınız varsa durmayın gidin ama ben bir süre Tiyatro Boyalı Kuş’un oyunlarına gitmeye cesaret edemeyeceğim. "Oyunu Beğenecek Kadar Sarhoş" değildim herhalde... Ha, bu arada oyunu sevmememin homofobiyle bir alakası olmadığını düşünüyorum zira bir şekilde onların yaptıkları homofobikti. "Bakın biz utanmıyoruz öpebiliyoruz birbirimizi, aştık bunları biz" demek istiyorlardı kısaca. Anam, tabiri caizse iki “pure evil” erkek karakter var ve bunların etrafında sürekli aynı replikler dönüyor. Bayağılıkta bayağılık yani, türk filmini geçmiyor hiçbir şey… Sanatsal bir değerlendirme yapma derdinde değilim Ziyaretçiler, amacım uyarmak biz yandık size tavsiye etmem .

Oyundan sonra herkes şok içinde kendini dışarı attı, bu seferde bizi güldüren bir olay Bran’ın başına geldi. Fotoğraf makineli üç kişi, kafasında Nudd’un Şapkası varken fotoğrafını çekmeye başladılar; biz önce anlam veremedik . Bran’ın mail adresini aldılar ve gittiler, sorduk “N’oldu yahu?” diye suratını beğendiklerini söylemişler. =) Hadi hayırlısı…

Sonra oyunun gerginliğini atma ihitiyacı içinde kıvranmaya başladık, Befind öne atıldı ve bizi Cihangir’deki merdivenlere götürdü. Bombadil, Melancholy Baby ve ben aç olduğumuzdan yemek alıp arkalarından gittik. Şarabımız kötüydü ama C-3PO'nun sesi ve manzara harikaydı. Uzunca oturduk orada, bir ara sivil polisler koşturdu ve birkaç sarhoş sorun çıkarttı ama kimse zarar görmedi.

Eve döndüğümde ise televizyonda “How I Met Your Mother” ardından da “The Simpsons” vardı, biraz da öyle vakit geçirip sonra yattım.

O oyundan sonra kesinlikle ihtiyaç vardı buna, ayın en kötü oyununa karar vermek zor değil doğrusu ama en iyi mekan konusunda da Befind’ı tebrik etmek gerek.

Hepinize sevgiler Ziyaretçiler(Bu arada 14 olduk Paris de katıldı aramıza)

Kendinize iyi bakın ve Kış’ın son günlerinin tadını çıkartın

Callieach Bheur

Takipçiler =)

Gelenler Gidenler