Gariptir, hoş bir gün geçirdim. Ticari filmleri seviyorum, sanatsal değerleri olmasa da; hatta belki de bu yüzden daha çok seviyorum. Seçici olmadan bir şeyi izleme rahatlığı elde etmek güzel şey, sorumsuz olmak gibi. Ben kolay etkilenirim. Bir de bana zor beğeniyorsun, ona buna kulp takıyorsun derler, olabilir ama lütfen elinizi vicdanınıza koyun, ben romantik bir budalayım. Nesi zor ki?
Bugün Valentine’s Day’i izleme şansım oldu. Basit bir film ama hoşuma gitti yahu. Ne bileyim romantikliğim fevkalade depreşti işte. Aşk hakkında düşünmek işime gelmez şu sıra ama oldu bile işte, öyle ya da böyle. Peki, bu utanılacak bir şey mi? Hayır, efendim, hiç de değil.
Çok komik bir haldeyim; hoş…
Mutluyum ama ulaşabileceğim mutluluğun sadece gölgesi elimdeki, insanın insana ihtiyacı vardır.
Filmden bahsedecek olursak, dediğim gibi ticari bir film ama kadrosu pek kabarık. Shirley Maclaine’in sonlarda kocası ile öpüşürken arkada eski bir filminin sahnelerinin oynaması hoştu. Eric Dane’nin karakterini sevdim ama biraz korkakça gibi geldi; yine de belki de korkakça değildi çünkü eşcinsel karakterlerin aşkıyla ilgili bir sahneyi çekerken teşhirciliğe kaymanız çok kolay olabilir, desteklemek babında popülist bir tavra bürüne bilirsiniz. Klasik mesajlarla dolu, unutulabilirliği yüksek bir filmdi. Sonlardaki “Sevgililer Gününden Nefret Ediyorum” partisi eğlenceliydi, Hint teması renkli olmuş. Kalp şeklinde piñata parçalama sahnesi ve müziğini de sevdim, eski sevgililer için yapılan ateş ayini de parlak bir fikir, hatta yapılası. Bu arada Anna Hathaway sağlam bir Rus aksanına sahip=) Bu Cadı, bu filmi sevdi kısaca.
Yarın önemli bir gün olacak ona hazırlanmak gerek ama bugün gerekliydi!
Dünyevi zevkler ah, ahhh; gerekliler işte.
Sevgilerimle,
Callieach Bheur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder