Yoktum yine bir süredir ama bu sefer ki tamamen duygusal sebeplerden. Böyle sıkıntılar içerisindeyim, sıkılıyorum kısacası. Aslında sıkılışımda böyle yazmayı bırakmam ayıp ama işte… Sıkıcı insanlar var çevremde biliyor musunuz? Hepsi değil, aman sakın öyle anlaşılmasın ama sinirimi bozanlar şu ara daha çok gözüme batmaya başladı.
Bizim okulun genel bir sorunu olsa da Fen-Edebiyat Fakültesi’nde daha farklı durumlar söz konusu. Bu karmaşık binaya gelen insanlar garip bir şekilde ne kadar yeni olurlarsa olsunlar duvarlarla bütünleşiveriyorlar birdenbire. Binanın duvarlarından biri oluyorlar adeta, düşüncesi ve planlanmış. Voodoo büyüsü yapılmış sanki hepsine, hiçbir farkları yok farklı olanlarda derhal duvarlaşma çabası içindeler. Kanıksamaya o kadar el verişliler ki, ruhumu donduruyorlar! Böyle pis bir hastalık kokusu var insanlarda, herkes aynı yönde ilerliyor neredeyse buradaki, Gergedanlaşmayanlar azınlıkta kalmış.
Laflarımı çok iyi seçiyorum evet, gayet düşünerek yazıyorum yazdıklarımı çünkü bundan sıkılmış durumdayım.
Böyle yani birkaç iyi insana sığınarak yaşıyorum okulda anlayacağınız, gerçi önceden de pek farklı değildi ya hayat benim için. Aynı Jack Skellington gibiyim,
Oh, somewhere deep inside of these bones
An emptiness began to grow
There's something out there, far from my home
A longing that I've never known
Bir tanecik Eostre’ciğim olmasa yazmıyor olacaktım şimdi. Üzülmüş Çatı’ya hiç uğramıyorum diye ne vakittir. Lakin bir de hastalıkla uğraşmaktayım şu sıralar; fazla ağır değil ama istirahat istiyor ve bende de şu anda ona ayıracak vakit mevcut değil.
There's something out there, far from my home
A longing that I've never known
Bir tanecik Eostre’ciğim olmasa yazmıyor olacaktım şimdi. Üzülmüş Çatı’ya hiç uğramıyorum diye ne vakittir. Lakin bir de hastalıkla uğraşmaktayım şu sıralar; fazla ağır değil ama istirahat istiyor ve bende de şu anda ona ayıracak vakit mevcut değil.
Çalışmalarım var bir yandan ilerleyen, kendi özelimde yaptığım çalışmalarım var önümüzde Yule var ona hazırlık yapıyorum; en fecisi Cumartesi günü ilk vizelerimin sonuncusu matematik vizem var. Yazarken bile içim titredi. Bir de hatırlatayım dedim, bu hafta Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri Ankara’da ODTÜ Oyuncuları’nın oyunu var, gidebilenlerin gitmesini öneririm. Gerçekten izlenilesi bir oyun Yaşlı Kadının Ziyareti, Durrenmatt’ın yazdığı bir oyundur; ben vizem olduğu için gidemeyeceğim ki zaten bir de hastayım. Lakin gidebilenler tereddüt etmesinler, Klara'nın intikamını nasıl aldığını kaçırmayın derim ben, özellikle Yaşlı Kadın Klara'nın, Kocaları'nın ve kör ikizlerin performasını dikkatle izlemelisiniz. Böyle yani efendim, ben izlemek için İstanbul'dan bir geceliğine Ankara'ya gidenler olduğu biliyorum =)
Bu aralar vizeler ve çevremdeki sinir bozucu fen-edebiyatçılardan başka bir şey fazla yok. Şükürler olsun birkaç kişi, tiyatro ve Eostre’m var=)=) Bir de Loreena McKennit, Dead Can Dance ve Bernadette Peters ile yaşıyorum, şarkılarıyla biraz kendime gelir gibiyim.
Görüşmek üzere Çatı’nın Sevgili Ziyaretçileri,
Biz Fen-Edebiyat’ta, kampüsün bazı yerlerinde ve zaman zaman da Cadı Karının Çatısı’nda olmaya devam edeceğiz. Sıkıntılar kelimelerle ifade edilemiyor, Oğuz Atay’ın dediği gibi “Kelimeler bazı anlamlara gelmiyor albayım” . Eh, en azından hala Tehlikeli Oyunlar oynamak istemiyorum=)
Ben Kış Cadısı, yaşasam da yine de hala canım sıkılmaya devam ediyor ama siz ne olursa olsun sıkmamaya çalışın; havaların tadını çıkarttın.
Görüşmek üzere,
Sevgiler,
Callieach Bheur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder